27 Haziran 2013 Perşembe

Sübliminal Mesajlar, Çizgi Filmler ve Bilinçdışı - Volume I

Yazılarda yine birçok video ve makale link'i olacak, onlara bakmak zorunda değilsiniz. Zira video'ları hareketli resim halinde, makaleleri ise özet halinde ekledim yazıya. O kaynakları sadece referans olsun deyu belirttim.

Biliyorum "Aha Sünger Bob'un götünde sex yazısı buldum, süblümünal mesaj bu." diye birtakım saçma tespitlerde bulunan ve sonra bu saçma olduğu zaten alenen ortada olan tespitleri alaycı bir ifadeyle eleştirirerek, lafı sübliminal mesaj diye bir şeyin var olmadığına veya var olsa bile öyle sanıldığı kadar etkili olmadığına getiren iki tip denyo kitle var piyasada.

Onlar benim götümü yiyedursun, bu öyle eğlence mezesi haline getirilecek safsata bir konu değildir. Sebeplerini de göreceksiniz zaten.

Eğer X adında bir film dönüyorsa piyasada, bu durumda X'in nasıl bir film olduğuna karar verebilmek için X'in kendisi incelenmelidir, X'i seyreden izleyici kitlesi değil. "Bu filmi şöyle şöyle insanlar seyrediyor, demek ki kötü bir film" mantığıyla hareket ediyorsan, ki muhtemelen ediyorsundur amına koduğumun beğenilme kaygılı götvereni, sen daha çok küfür yiyeceksin benden onu bir söyleyeyim.

Biz de burada konunun kendisini, yani X'i inceleyeceğiz zaten. Fakat uyarıyorum, ağır ve uzun bir yazı olacak.

Bu yazıda yalnızca sübliminal mesaj konusunu derinlemesine incelemekle kalmayacağız, aynı zamanda medyanın uyguladığı telkin ve dayatma yöntemlerine, bilinçaltının güçlerine de değineceğiz (nasıl iğrenç bir cümle kurdum ben böyle ya). Tabi ki size bol bol delil sunacağım yazının ilerleyen kısımlarında. Bunu da gerçek televizyon, sinema, çizgi film ve reklam kayıtlarını göstererek yapacağım. Her şey olabildiğince net ve açık seçik önünüzde olacak. Karagümrük çocuğuyum, sözüm senettir, o sebeple sonuna kadar sabırla okuyun bu yazıyı ve devamını. Kendini önyargılarıyla şartlamış, iki çift laf dinlemeden ahkâm kesen sümük kıvamındaki denyo kitleye ise benim yapabileceğim bir şey yok.

Yazıya başlamadan önce ufak bir bilgilendirmede bulunayım, sıkıcı ama bunu yapmam lazım kaynatasız. "Bilinçaltı" kavramı ününü Freud ile kazandıysa da Freud'dan önce de bilinçaltı hakkında çalışmalar yapan bilim insanları vardı elbette. Bilinçaltı kavramı yakın tarihe kadar bilim dünyasında "abartılan bir balon" muamelesi görüyordu, fakat yavaş yavaş da olsa, Freud'un bu konuda 100+ yıl önce farkında olduklarının sahiden de doğruluk payı içerdiğini kabul edebildi bilim camiası. Yani sahiden de bilinçaltımız, verdiğimiz kararlar üzerinde çok büyük bir etki sahibi olan, gizemli bir dünyaydı. Ardından işler ciddiye binince günümüz tıp literatüründe Freud'un "bilinçaltı"sı kullanılırlığını kaybetti ve "bilinçdışı" adı altında incelenmeye başlandı. Evet bilinçaltı ve bilinçdışı aynı şeyler değildir, fakat bilinçdışının önemini kazanmasında da Freud'un bilinçaltı üzerine yaptığı çalışmaların payı büyüktür. Bu yazıda ben genellikle "bilinçaltı" ifadesini kullanacağım. Sonuçta anlaşabilmemiz önemli değil mi, "bilinçaltı" ifadesinin de "bilinçdışı"ndan daha anlaşılır olduğunu düşündüğümden, aralarındaki farkı önemsemeden "bilinçaltı" diye bahsedeceğim çoğu zaman. Bu yasal uyarıyı da yapayım, baştan anlaşalım istedim. Gel bi makas ver ordan ehehe.

İsterseniz önce "sübliminal mesaj" ve "supraliminal mesaj" nedir ona bir değinelim. Bu terimlerin sözlük tanımlarını yapmayacağım, bitirme tezi yazmıyorum burada amına koyim, bu tür sıkıcı ve sikimsonik bilgilere Ana Britannica'dan veya internet'teki çeşitli kaynaklardan ulaşabilirsiniz. Fakat işlerin nasıl yürüdüğü hakkında bilgi edinmemiz de lazım.

Sübliminal mesajlar; ses dalgalarıyla, frekanslarla, görüntülerle, kişiye çaktırmadan ona telkinde bulunma, düşüncelerini manipüle etme amacı taşır. Peki bir insana çaktırmadan bir şeyler dayatmak nasıl mümkün olabilir? Veya böyle bir şey mümkün müdür? Öncelikle şunu unutmayın, sübliminal mesajlar sizi köstekli saat sallayan psikolog gibi hipnoz edip maymuna çeviremez, fakat "karar verme mekanizmanızı" etkiler. Bu konuyu birazdan açacağım. Ayrıca "hipnoz" deyince de zihninizde eski bir saati sallayan bir psikolog ve koltuğa sırt üstü uzanmış, ellerini göbeği üstünde birleştirmiş, gözlerini kapamış bir hasta canlanıyorsa, siz çoktan medyanın hipnozu altındasınızdır demektir. Zira zihin kontrolü denilen şey bu kadar filmvari bir olay değil, her gün içinde bulunduğumuz bir realitedir.

İnsan zihni bir sünger gibidir. Gördüğünüz ve duyduğunuz -daha doğrusu beş duyunuzla algıladığınız- çoğu şeyi, siz fark etmeseniz de bilinçaltınız emer ve kaydeder. Bilinciniz ise depoladığınız bilgilerin çok ufak bir kısmını hatırlayabilir. Fakat siz hatırlamıyor, hatta gördüğünüzü ve işittiğinizi o an fark etmiyor bile olsanız, geri döndürülemez bir gerçek vardır: O da yaşamakta olduğunuz neredeyse her anın, her sahnenin, her karenin, bilinçaltınızın tozlu raflarındaki yerini almış olduğu gerçeğidir. Bana inanmıyorsan, bu durumu en basitinden gördüğün rüyalara veya kabuslara sor, vahiyle mi indiğini zannediyorsun sana o gördüğün rüyaların ehehe.

Ben insanların John Locke'un ileri sürdüğü gibi "boş levha" olarak doğduğunu düşünmüyorum. Zaten günümüzde de bu tabula rasa teoremi gittikçe geçerliliğini yitiriyor. Doğuştan gelen "içgüdü"lerimiz kesinlikle vardır ve birçoğumuz aslında rasyonel olarak düşünmeden, sadece içgüdülerimize uyarak yaşarız. Bir insan en iyi kendisini tanır di mi, mesela ben direkt içgüdülerimle ve hislerimle yaşayan bir denyoyum. Gün içerisinde hatta hayatımı etkileyecek özel kararlarımda bile çok fazla rasyonel olduğumu söyleyemem.

Fakat son zamanlarda bir şeyi fark ettim ki, aslında benim "içgüdü" zannettiğim birçok şey, benim tecrübelerime, yaşadığım eski olaylara, anılara dayanan bilinçaltımdan ibaretti. Doğuştan gelen gerçek içgüdüler yok demiyorum, o kesinlikle var, fakat bizler genellikle eskide yaşadığımız olayların etkisinde kalarak verdiğimiz kararları "içgüdü" zannederiz.

Bilhassa çocukluk ve gençlik çağında yaşadıklarımız, bizim yetişkinlik çağında verdiğimiz kararları ve düşünme mekanizmamızı birebir etkilemektedir.

Örneğin kendi çocukluğunda "şişko, ayı" gibi lakaplara maruz kalmış bir kişinin, "şişko" diye dalga geçilen bir çocuk gördüğünde aşırı tepki vermesi, daha duyarlı davranması gibi. Veya "Ben çektim, çocuğum bunu çekmesin" diyen bir yetişkin gibi. Gençliğinde parasızlık ve yoksulluk çekmiş bir baba, çocuğunun bunları yaşamaması için ekstradan bir çaba gösterebilir, hatta onun için en önemli şey, çocuğuna parasızlık çektirmemek olabilir. Oysaki hayatta parasızlıktan daha büyük acılar ve kayıplar da olabilir, fakat o bunlara birinci dereceden önem vermez, onun değer yargısı kendi deneyimlerine göre şekillenmiştir. Bu saydıklarım elbetteki tüm insanlarda sabit olarak geçerli olan şeyler değildir, bu anlattıklarımda genelleme yapıyorum.

İşte bu noktada devreye bilinçaltı girer, zira bizler ancak birisi bize söylediği zaman hatırladığımız olayların veya birisi söylese bile hatırlayamayacağımız fakat bilinçaltımızda yer edinmiş, kaydedilmiş tecrübelerimizin getirdiği olgunluklarla karar veririz.

Fakat unutulmaması gereken nokta şu ki, bilinçaltımız sadece bizim farkında olarak yaşadıklarımızı değil, duyularımızla algıladığımız "her şeyi" kaydeder. En azından bu potansiyele sahiptir.

Otobüste karşınızda oturan güzel kızı kesiyorsunuzdur, bu esnada kızla çok fazla göz göze gelmemeye ve ona baktığınızı belli etmemeye çalışıyorsunuzdur, tamamen kıza ve kıza karşı nasıl davranacağınıza odaklanmış durumdasınızdır. Acaba bacak bacak üstüne atsam beni daha rahat biri zanneder mi? Hassiktir, göz göze geldik, ayı gibi baktığımı belli ettim kıza... Acaba bir kere daha göz göze gelirsek bu sefer bakışlarımı hemen ondan kaçırmalı mıyım? Yoksa etraftaki diğer insanlara da bakarak "ben zaten herkese bakıyorum, bir amacım yok" imajı mı oluşturmalıyım? Şu elinde poşet olan amcayı seyrediyormuş rolü mü yapsam bir süreliğine? Biraz zaman geçsin, ondan sonra tekrar bakarım kıza.

Siz bu hesapları yaparken, bu sırada beyniniz çoktan...

...Göz ucuyla görmekte olduğunuz otobüs tutamaklarındaki reklamları depolamıştır bile.

Bu tabi ki bir sübliminal mesaj örneği değildir, onlara geleceğiz. Bu örneği vermemin tek sebebi, bilinçaltınızın gün içerisinde sürekli bilgi, reklam, fikir ve propagandalar tarafından bombardımana uğradığını anlatmaya çalışmak istememdir.

Bizim karar verme mekanizmamızı bilinçaltımızdaki veriler etkiliyorsa eğer, bu durumda algıladığımız her şey potansiyel bir bilinçaltı mesajı mıdır? Evet. Peki kasıtlı olarak bizlere bilinçaltı mesajı veren kuruluşlar, reklam ajansları, hükümetler veya birtakım karanlık yapılanmalar var mıdır? Evet. Sübliminal mesajlar "resmi" olarak denenmiş midir, halka açıklanan bir deney var mıdır? E ona da evet amına koyim. Evet vardır fakat bu tür konulardaki "resmi" kaynaklar genellikle çok kısıtlı ve doğruluğu şüpheli olan vitrin hikâyeleridir. Her ne kadar bu sözüm ona "resmi" bilgilere tamah etmesem de, o konuda da sizleri bilgilendireyim.

1957 yılında ABD'li doktor James Vicary, "Vicary Deneyi" şeklinde kayıtlara geçen şu meşhur deneyi yapar. Picnic isimli sinema filminde Tyler Durden'lık yapan bu abimiz, her 5 saniyede bir, saniyenin 3000'de 1'i kadar ekranda kalacak şekilde "Hungry? Eat Popcorn", "Drink Coca Cola" (Aç mısın? Patlamış mısır ye. Coca Cola iç) yazıları serpiştirir filme. Tabi ki izleyiciler bunları okuduklarını hatta gördüklerini bile fark etmezler fakat Dr. Vicary'nin aldığı notlar çok ilginçtir. Vicary, o seansta patlamış mısır satışlarının %57, Coca Cola satışlarının ise %18 arttığını not alır. Bu istatistikler Vicary'nin kendi iddialarıdır ve daha sonradan "tabi ki" yalanlanmıştır (deney değil, istatistikler yalanlanıyor). Fakat bunun yalanlanmış olması benim için hiçbir şey ifade etmemektedir zira sübliminal mesajlar bu deneyden hem önce, hem sonra sıklıkla kullanılmıştır ve günümüzde de gittikçe artan bir hızla kullanılmaktadır. Örneklerini de göreceğiz, relax.

Az önce dediğim gibi hem sübliminal mesaj, hem de kitle manipülasyonu ve propaganda dediğimiz olaylar 1957'den de eskilere dayanmaktadır. Hitler Almanyası'nın Propaganda Bakanı olan Joseph Goebbels, kitle manipülasyonunda çığır açmış kişilerden birisidir. Kendisinden biraz daha eskiye gidecek olursak, ABD'nin vahşi bir tüketim toplumuna dönüşmesini sağlayan kişi, Sigmund Freud'un yeğeni olan Edward Bernays'tir. Bernays, halkla ilişkiler biliminin babası olarak kabul edilir, çünkü halkla ilişkilerin anasını sikmiştir. Şöyle ki:

Bernays başlı başına propagandanın ve medyanın insanları ne kadar büyük ölçüde etkileyebileceğinin kanlı canlı örneğidir. Kendisinin uzmanlık alanı "halkla ilişkiler" adı ile yumuşatılmaya çalışılsa da, yaptığı şey alenen kitlesel zihin manipülasyonudur. Zira en basitinden sigarayı erkeklere hitap eden bir ürün olmaktan çıkarıp, 1920'li yıllarda kadınların da sigara kullanmaya başlamasını başaran kişi Bernays'tir. 1900'lü yılların başından bahsediyorum, o zamanın değer yargılarına göre sigara içmek, tıpkı at yarışı oynamak gibi bir erkek işiydi, fakat bu tabuyu kıran kişi Bernays oldu.

Doğrusuyla yanlışıyla Freud'u önemli kılan, bilinçaltının önemini daha o yıllarda fark etmesi ve ilk defa sistematik olarak bu konuyu ele alan kişi olmasıdır. Az evvel ismini zikrettiğim Edward Bernays'in, yani halkla ilişkiler biliminin kurucusunun, tutup da Freud'un yeğeni olması tabi ki bir tesadüf değildir. Zira Bernays, dayısı Freud'un bilinçaltı üzerine teorilerinden faydalanmıştır. (Ulan benim dayım Freud olsa dünyayı ele geçirirdim, bizimki daha geçen seneye kadar benden kız msn'i istiyordu, böyle dayı mı olur amına koyim?)

Yani senin anlayacağın kaynatasız, Freud'un teorik alanda ortaya koyduklarını, pratik olarak uygulayan ve insanların bilinçaltına hitap eden propagandalarla ABD'nin vahşi bir tüketim toplumuna dönüşmesini sağlayarak bu işin bir nevi kaymağını yiyen kişi Edward Bernays olmuştur.

Evet, konuyla ilgili sikindirik resmi bilgilerin özeti bunlardı. Şimdi sıkıcı sosyoloji hocası önlüğümü çıkarıp, Karagümrük çocuğu oluyorum.

Bilinçaltının önemini ve kudretini kısaca özetlemeye çalıştım, daha sonra tekrardan da değineceğiz zaten, şimdi gelelim hikâyenin alengirli kısmına...

Sübliminal mesajlar "amaç" bakımından benim nazarımda ikiye ayrılır. Bunlardan ilki, "ticari kaygı" barındıran kurnaz uygulamalardır, bunların amacı bir ürünün daha fazla tüketilmesini sağlamaktır. Etik olarak doğruluğu tartışılsa da, bana kalırsa bu uygulamaların bir kısmı cidden "zekice"dir. İkinci grup sübliminal mesajlar ise "ticari" veya "maddi kaygı" taşımaktan ziyade, yazının ilerleyen kısımlarında örneklerini görünce "yok artık, bu da gerçek olamaz" diyeceğiniz türden olanlarıdır. Yani insanları ve bilhassa çocukları "kodlama" amacı taşıyan sübliminal mesajlardır.

Sübliminal mesajların gerçekten etkili olup olmadığı tartışma konusudur. Fakat elde edilen bulgular, sübliminal mesajların insanların "karar verme" mekanizmaları üzerinde etkili olduğu yönündedir. Açıkçası ben bunun da kararını sizlere bırakacağım, şimdilik girizgahı yapalım konuya.

Öncelikle, şu ticari kaygı ile yapılan, kurnaz sübliminal mesaj örneklerinden bahsedelim ki konuya fransız olanlar anlasınlar mevzunun ne olduğunu.




Bu, Fedex adlı kargo firmasının logosudur.

Eğer dikkatli gözlerle bakarsanız göreceksiniz ki, bu logoda bir ok işareti bulunmaktadır.


Peki neden bir ok işareti vardır? Elbetteki zihninizde ileriyi ve çabukluğu canlandırması için. Bir kargo firması için oldukça başarılı bir logo.

Eğer bu okun tesadüfen orada bulunduğunu ileri sürüyorsanız, "E ve x harfleri yanyana gelmiş, ne var ki bunda?" diye düşünüyorsanız, o halde size Fedex'in Arap versiyonunu göstermek isterim. Resmi sayfaları da şudur: http://www.fedex.com/ae_arabic/



Şekil A'da gördüğünüz üzere ok yine orada.

Fakat bu sefer ok sola doğrudur, uluslararası versiyonunda ise sağa doğruydu.

Bunun sebebi malumunuz Arapça'nın sağdan sola okunuyor olmasıdır. Şu an internet browser'ınızda "ileri" gitmek isteyecek olursanız, sağa doğru olan ok işaretine tıklamanız gerekir çünkü bu yazmakta olduklarımı soldan başlayarak sağa doğru okuyorsunuzdur, o yüzden size hitap eden Fedex logosundaki ok işareti de sağa doğrudur. Fakat Arapça sağdan sola okunan bir dil olduğu için, bu logodaki ok da sola doğrudur.

Örneğin Amazon.com'un logosu da gerçekten bir reklamcılık başarısıdır, şöyle ki:


Bu logoda a'dan z'ye uzanan ok, "A'dan Z'ye her şeyi bizde bulabilirsiniz" anlamına gelmektedir. Ve öte yandan resme genel olarak şöyle bir baktığınızda, bu ok, logoda sanki gülen bir surat varmış izlenimi yaratmaktadır. Oldukça zekice tasarlanmış bir logo (ironi yapmıyorum yani, cidden zekice).

Veya Downy adlı yumuşatıcının şu ambalajına bakalım:

Bu ambalaja baktığınızda da kendinizi daha iyi hissetmeniz ve bu ürüne yönelmeniz için gizlenen gülen bir kalp vardır.

Bunun gibi mesela.

Bunlara aslında sübliminal mesaj demekten ziyade, başarılı reklamcılık uygulamaları demek daha uygun olur.

Şimdi gelelim işin sübliminal mesaj kısmına, yine bu "ticari" amaçlarla yapılmış sübliminal mesaj örneklerinden başlayacağız.

Aria, Avustralya'da her sene düzenlenen müzik ödülleri törenidir. 2007'deki Aria Müzik Ödülleri'ne Toyota, Bigpond, Chupa Chups, KFC gibi ünlü markalar sponsor oluyor ve televizyon yayını esnasında da doğal olarak reklamları yapılıyor. Fakat işin ilginci, bu markaların aynı zamanda izleyicilerin algılayamayacağı düzeyde, sübliminal reklamları da yapılıyor. Şöyle ki:

Aşağıda 2007 Aria Müzik Ödülleri'nin televizyon yayınına ait olan 5 saniyelik kısmı izleyin ve izlerken "Album of the year" yazısının olduğu kısma iyice bakın:




Araya 0.1 saniye kadar giren anlık flaş patlamasını gördünüz mü? Buyrun ağır çekimde bakalım:


Ekranı kaplayan o anlık görüntü aslında kocaman bir Toyota Yaris reklamıydı.

Eşek kadar Toyota Yaris reklamı tüm ekranı kaplasa bile siz seyir halinde bunu "bilinçli" olarak fark edemiyorsunuz. "Haa bilinçaltıma Toyota Yaris logosu verdiler, gidip hemen Toyota almalıyım ehoeheoeho" şeklinde bu durumla dalga geçen sümük kıvamında gerizekalılar da vardır, fakat dediğim gibi sübliminal olsun olmasın hiçbir reklam, sizi hipnotize etmişçesine maymuna çeviremez. Lakin karar verme mekanizmalarınızı ve davranışlarınızı etkiler. Bunun izahını yazının ilerleyen kısımlarında yapacağım sevgili kaynatasızlar, şimdilik örneklerden devam edeceğim.

Yine aynı müzik ödülleri töreninin televizyon yayınında tüm sponsor markalar için uygulanıyor bu çalışma. Şöyle ki:




Ağır çekimde bakalım şimdi, göreceksiniz ki ekrana bir flaş patlaması şeklinde kocaman Bigpond reklamı veriliyor, Bigpond da Avustralyalı bir internet sağlayıcısı firması:




Yani ekranı 0.1 saniye kadar kaplayan kocaman kare şundan ibaretti:


Veya buna bakın şimdi de. "Breakthrough artist album" yazısının olduğu kısma iyice odaklanın:




Sizi uyarmış olduğum için muhtemelen bir flaş patlaması olduğunu, araya çok kısa süreliğine bir görüntü girdiğini fark ettiniz fakat büyük olasılıkla o görüntünün ne olduğunu "bilinçli" olarak fark edemediniz. Siz bilinçli olarak görememenize rağmen, bilinçaltınız çoktan şu kareyi depoladı bile:




Chupa Chups şeker reklamı.

Bu müzik töreninde uygulanan sübliminal mesajları şu video'da cevval bir abla dile getiriyor zaten, isteyen girer bakar.

Başka kimler bu yöntemden yararlanmakta bir bakalım şimdi. Food Network kanalında Iron Chef adında bir yemek programı var. Fakat bu program esnasında da yine bir flaş patlaması şeklinde, anlık bir McDonalds görüntüsü ekrana giriyor.




Bir de ağır çekimde oynatalım:




Eğer inanmıyorsanız alın bu olayın bir televizyon kanalında haber yapıldığı şu video'yu seyredin. Malum, televizyon söylemedikçe hiçbir şey doğru değildir insanlar için. Biz anlatınca hikâye ama Hz. Televizyon anlatınca gerçek.

Zaten size verdiğim haberde de ayrı bir puştluk örneği vardır. Bu haberi şöyle yapıyorlar; bir Amerikan vatandaşının bu durumu fark edip kaydettiğini söylüyorlar. Ardından sözüm ona uzman bir karı çıkıyor ve "Bu sübliminal mesaj değil canım" diyor. Ardından bu olayın gerçekleştiği Food Network kanalı "O teknik bir arızaydı, sübliminal mesaj değildi" diyor, onun ardından bir de McDonalds'ın açıklamasına yer veriyorlar. McDonalds da tabi ki "Biz sübliminal reklamcılık yapmıyoruz" diyor.

Siz ha benim sikimi taşağımı yiyin lan.

Sanki dünya üzerindeki tek sübliminal mesaj vakası buymuş gibi "işte bir vatandaş böyle bir şey fark etmiş, ama bu teknik bir hataydı, uzmanlar da zaten öyle bir şey yok diyor heh heh" tribiyle haber yapıyorlar. Ulan sizin uzmanlarınızı dinleyeceksek GDO da zararlı bir şey değil zaten. Kulağına ayak başparmağımı soktuğumun satılmış plaza gavatları sizi.

Şimdi de şu meşhur KFC'nin bir reklamına göz atalım, video'su da burada.


Dikkatinizi çeken bir şey oldu mu? Zoom yapalım o zaman birazcık.

Gördüğünüz üzere marulların arasına gizlenmiş 1 dolar vardır. Peki neden bir para koyarlar ki? Zİra reklamın esas vurguladığı şey zaten bu snacker'ın 99 cent, yani çok ucuz olduğudur. Snacker'ın içindeki 1 dolar da bilinçaltınıza bu üründen satın almanın "kârlı" bir iş olacağı mesajını verir.

Buraya kadar gösterdiğim sübliminal mesajlar tamamen "ticari" amaçla yapılmış işlerdi. Her ne kadar sübliminal mesajlar hukuken yasak olsa da, gördüğünüz ve göreceğiniz üzere bu yalnızca "kağıt üzerinde" bir yasaktır ve sıklıkla ihlal edilir. Şimdi göstereceğim sübliminal mesajlar yine reklam amaçlıdır ve bunları da "ticari amaçla yapılmış" işler olarak değerlendirebilirsiniz, fakat bu sefer işin rengi biraz değişmekte. Şöyle ki:

Şu "meşhur" Coca-Cola reklamından başlayalım:


Her şey normalmiş gibi gözükse de,


Buz küplerinin birinde oral seks yapan bir kadın figürü vardır.

Bu da Swensens adlı uluslararası dondurma markasının reklamından bir kesit. Şu aşağıdaki 10 saniyeyi bir seyret hele:



Elbette deminden beri söylediğim her şeyi özel bir dikkatle incelediğin ve yazının konusu da sübliminal mesajlar olduğu için, algıda seçicilik gereği bunu da kolaylıkla fark etmiş olmalısın:


O dondurma kepçesinin dondurma üzerinde bıraktığı iz buydu: Meme uçlarına kadar özenle çizilmiş çıplak bir kadın vücudu.

Bu da cinsel imalarda bulunan bir Burger King reklamı:


Kadının ağzı, hamburgerin şekli ve afişteki kocaman "BLOW" yazısı ile bilinçaltınızda blow-job kompozisyonu oluşturan başarılı bir sübliminal mesaj. Nimetle şaka olmaz lan.

Schneider bira reklamı. Bira bardağını kapmak üzere olan bir elden, bir göğüsü avuçlamak üzere olan bir el kompozisyonu oluşturulmuş, gayet başarılı.
Bu Gucci reklamında da sanırım neyin ima edildiğini açıklamama gerek yok.

Bunlar da SFX adlı bilim-kurgu dergisinin kapakları:

Kapağın başlığında yazan sözcük SEX' gibi durmaktadır. Zira "F" harfi kapak fotoğrafı tarafından öyle bir kesilmiştir ki, zihninizde sanki devamı olan fakat gözükmeyen bir "E" harfi gibi algılanmaktadır. Hatta F harfinin orta yerine bir bombe bile verilmiştir zihninizde "E" harfini canlandırması için. Bu bir tesadüf değildir, zira SFX dergisi bunu hep yapar. Bana inanmıyor musun?


:(

Gibi... Google görsellerde "sfx" diye aratın, adamların neredeyse her 2 kapağından 1'i bu şekilde.


Bu Calvin Klein reklamı ilk bakışta gayet sıradan gözükse de...


Çekici bir kadınla birlikte geçen "Fuck"emri, bilinçaltınızda anlamlı bir  kompozisyon oluşturmak için yeterlidir.


Bu reklamda kadının el ve dudaklarının aldığı şekil, açıkça bir oral seks göndermesi içermekte. Eğer inatçıysan ve bu kadar örneğe rağmen öyle düşünmüyorsan da, şunu bil ki bilinçaltın seninle aynı fikirde değil. Ayrıca bu reklamı dizayn edenler de seninle aynı fikirde değil. Urfa sana küsmüş orospu evladı.
Görmekte olduğunuz afiş, Kuzuların Sessizliği filminin afişidir. Kelebeğe biraz zoom yapalım şimdi.


Kelebeğin ortasındaki kuru kafayı andıran imge...
Aslında çıplak kadınlardan oluşmuş bir Dali portresidir.
Skittles şeker ambalajı. Alttaki yazıya bakın: "SEX"plosion. EXplosion kelimesinde büyük harfle yazılan harfler sadece EX ve başındaki S'dir.
Bu Palmolive reklamında ise duş alan kadının vücudu ile eli arasında tuhaf bir dengesizlik var. Abla ya şantiye işçisi ve böyle nasırlı damarlı elleri var, ya da aynı reklam kampanyasından bir başka örneğe bakarak daha net göreceğiniz üzere:
Kendisi duşta yalnız değildir, bir başka erkek eli vücudunda gezmektedir. Kadının kollarının ve vücuduna uzanan kolların konumları ve renkleri arasındaki farklılıklardan anlayacağınız üzere. 


Gilbeys içki reklamı, sağdaki bardaktaki buz küplerinde bir sübliminal mesaj bulunmakta ki fark etmesi pek de güç değil.




Pizza Hut reklamında bir penis.


- Arif  neyin var ya? Kabak yer misin?
- Kavun var yımışacık.
- Abi tutmayın onları öyle gözünüzü seveyim.
Bir yer fıstığı ambalajı, açıklamıyorum bunu artık.
Bunu da.
Lynx Jet deodorant reklamı. Bilinçli bir şekilde kalkık bir penise arzu duyan kadın kompozisyonu oluşturulmuş.  Aynı firmanın diğer reklamları:




Kalkmış bir penis şeklinde bisiklet selesi.


Hayır, bu görüntü bir porno filmden alınma facial cumshot sahnesi değil, Belçikalı telekomünikasyon firması Proximus'un bir billboard reklamı.
Club 18-30 adlı tatil firmasının 1995 yılındaki reklamlarını göstereceğim şimdi. Burada işin epey boku çıkmış, şöyle ki:


Yine aynı firma.


Yine...
İşte bunlar hep seks.


G-string'li bir kadın vücudu değil, topuklu ayakkabı giymiş bir çift ayak bunlar.
Yine de şahlanıyor aman. Volvo reklamı bu da.


NBC'de çıkan bu donut reklamında ise eğer resmi büyüterek bakarsanız göreceksiniz ki "So good, you'll suck dick" (o kadar iyi ki, sik yalayacaksınız) yazmaktadır. Bunun fark edilmesi üzerine NBC özür diler ve mazeret olarak "Resmi Google'dan bulmuştuk, yanlışlıkla olmuş" der. He amına koyim oldu. Suratına top çarpınca ağlayıp "ya ora benim ameliyat yerimdi ama" diyen çocuk mu yönetiyor bu NBC'yi nedir amına koyim?
Crabbies Ginger adlı bira reklamı. Adamın elinin gölgesi bahanesiyle kadına meme ucu eklenmiş.
Alman şeker markası Maoam'ın bir ambalajı.
Bir ekmek reklamı. Oha. Bu ekmek yere düşse öpüp başıma koyamam lan ben ehehe.
Bu göstereceklerim ise Spirit Airlines adlı havayolu şirketinin reklam kampanyalarından bazıları. MILF sözcüğü  "Mother I'd like to fuck" sözcüğünün kısaltmasıdır ve porno yayınlarda da genellikle olgun kadınlara MILF denir. Spirit Havayolu firması ise "Many Islands Low Fares" (Çok ada, düşük ücret) şeklinde bir kampanya düzeler.


Yine aynı havayolu firmasının bir reklamı. Yukarıdan aşağı LAID sözcüğünü görüyorsunuz, "get laid" ise birini yatağa atmak anlamındadır.


Yine aynı hava yollarının bir reklamı. "Barely legal +18", porno yayınlarda kullanılan bir uyarıdır. Spirit Airlines firması bu reklamlarından dolayı baya tepki toplamıştı.
Bizim Atlas Jet de, Spirit Airlines'a özenmiş sanırım.


Atlas Jet reklamı.


Bu da.
Bu da 50 Seyşel Rupisi'dir. Sağ taraftaki palmiyelerde "sex" yazmakta.
Hyundai ix35 reklamı. Fakat bilinçaltınız bunu şöyle de algılayabilir, buyrun görüntüyü ters çevirelim:
Sex!
Bu da Benson & Hedges adlı sigara markasının reklamı. Adamın ayakkabısında "Cancer" (kanser)  yazmaktadır, bilinçaltınızda sigaranın kanseri alt ettiği, ona karşı iyi geldiği mesajı oluşturması içindir bu. Zira eskiden sigaranın faydaları olduğuna inanılmaktaydı, paralı doktorlar bu tür açıklamalarda bulunurdu. 
Benson and Hedges firması sübliminal mesajlardan sık sık faydalanmıştır. Örneğin bu reklamda adam, kadının sırtındaki penisi avuçlamaktadır. Kadın ise penis şeklindeki avizelere veya mumlara uzanmaktadır. Aşağıdakine bakın:



Subway'in de web sayfasında yayınladığı şöyle bir banner vardı eskiden, hani Michael Phelps'in reklam yüzleri olduğu dönemde... İzlediğiniz şuydu:



Fakat bilinçaltınızın görmekte olduğu ise şuydu:



Tamam bu kadar yeter, sıkıldım. İnanın bana daha yüzlerce örnek sunabilirim size, internet büyük nimet diyorum sürekli di mi ehehe. Fakat kendimi ilginç fotoğraflardan haber hazırlayan sikindirik pazar eki köşe yazarı gibi hissetmeye başladım ve o yüzden bu kadar örneği yeterli buluyorum.

Az önce sizlere gösterdiğim örneklerden bazıları kör göze parmak misaliydi, amaçları zaten cinselliği vurgulamak ve ilgi çekmekti. Mesela Atlas Jet örneğinde olduğu gibi... Fakat Calvin Klein, Benson & Hedges, Hyundai, Volvo, Coca Cola, Palmolive, Subway gibi örneklerdeki sübliminal mesajlar ise tamamen bilinçaltınıza hitap eden, profesyonel işlerdi.

Bu örnekleri sunmamın tek sebebi, sübliminal mesajların var olduğunu ve reklam firmalarının bu yöntemden sıklıkla yararlandığını göstermek istememdi. Eğer hâlâ "olmaz öyle şey ya" diyen varsa lütfen siktirsin gitsin, amına koduğumun "dünya dönmüyor" diyen pezevengi seni. Küvete işeyip "ben küvete işemem yea" diyen yalancı orospu evladı seni. Hiç sıçıp osurmuyormuş rolü yapan faydası düşük orospu çocuğu seni. 500 yıl yaşasa insanlığa bir katkı veremeyecek olan vasıfsız amcık beyinli seni. Youtube'da Cem Adrian klibinin altına "beğenmeyen 129 kişi Hande Yener dinliyor galiba" yorumu yazan IQ'su düşük orospu çocuğu seni. İt gibi yaşadığı halde kendini başkalarından üstün gören fukara orospu çocuğu seni. Her bokla dalga geçerek cool ve sempatik göründüğünü zanneden sümük kıvamındaki acınası orospu evladı seni. Bana bak benim sübliminal mesajla işim olmaz, doğrudan sikertirim beyin nöronlarını senin.

Şu an iyiyim tamam.

Az önceki örnekleri göstermeye başlamadan önce dediğim gibi, bunları da ticari kaygı güden çalışmalar olarak görebilirsiniz. Sonuçta cinsellik ilgi çekicidir ve seks satar. Durum bu kadar basit. Yolda yürürken güzel ve çekici kadın fotoğrafı içeren bir reklamla göz göze geldiğinizde, dönüp tekrar o reklama bakabilirsiniz en basitinden.

İşte bilinçaltı mesajları da aynı şekilde size hissettirmeden aynı etkiyi yaratması için tasarlanır.

Peki gerçekten sizin bilinçli olarak fark etmediğiniz bu cinsellik içerikli sübliminal mesajlar, bilinçaltınızda etki bırakıyor mu?

Size bu konu hakkında yapılan bilimsel bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. (makalenin link'i, İngilizce)

Biliyorsunuz ki görme işlemi beyinde gerçekleşir, göz deyim yerindeyse beyninize verileri ulaştıran bir "aracı kurum"dur. 2005'te California Teknoloji Enstitüsü, continuous flash suppression deyu bir teknik geliştiriyor. Bu teknik ile deneklerin iki ayrı gözüne flaş patlamaları şeklinde ayrı ayrı resimler veriyorlar. Misal veriyorum, aynı anda bir deneğin sol gözüne elma resmi, sağ gözüne ise sandalye resmi veriyorlar.

Bu durumda bu iki resmi üst üste binmiş gibi görmezsiniz. Atıyorum önce sol gözünüzün baktığı elma resmini görürsünüz, bir süre sonra sağ gözünüzün baktığı sandalye resmini görürsünüz, sonra tekrar sol gözünüzün baktığı elma resmini görürsünüz ve bu böyle sonsuza kadar gider. Yani resimleri sırayla görürsünüz fakat iki resmi aynı anda, üst üste binmiş olarak görmezsiniz.

Link'ini verdiğim makalede yapılan deneye gelince.

Deneklerin bir gözüne sabit duran ve öfkeli bir adam resmi veriyorlar. Diğer gözüne ise sürekli değişen, renkli mozaikler veriyorlar.


Deneğin bir gözüne verilen öfkeli adam resmi hep aynıdır, fakat diğer gözüne verilen bu renkli mozaikler sürekli değişmektedir.

Bu durumda ne oluyor biliyor musunuz?

Denekler kızgın adam suratını bilinçli olarak göremiyorlar. Kendilerine ne gördükleri sorulduğunda, sadece şu değişen sikindirik renkli mozaiklerden bahsediyorlar. Kızgın adam resmini hiç görmediklerini söylüyorlar. Zira bir tarafta hareketli bir resim varken, diğer taraftaki bu durağan ve sıkıcı resmin var olduğunu fark etmiyorlar bile. Oysa bir gözlerine bu öfkeli adam resmi, deneyin başından itibaren verilmekteydi. Fakat yine de "bilinçli" olarak bu resmi görmüyorlar.

Şimdi hikâyenin can alıcı kısmına gelelim, bu çalışmayı biraz daha geliştiriyorlar. Şimdiki deneyi daha anlaşılır hâle getirmek için makaledeki grafikleri biraz değiştirdim:


Bu sefer her göze verdikleri resimleri 2 parçaya bölüyorlar.

Deneğin sol gözüne hareketli, sürekli değişen renkli mozaikler veriyorlar.

Sağ gözüne ise değişmeyen, bu sabit çıplak kadın fotoğrafını ve onun mozaikli halini veriyorlar. Ben Monica'yı seçtim ehehe.

Deneyden sonra kendilerine "Çıplak kadın resmi sağ tarafta mıydı, sol tarafta mı?" diye sorulduğunda, bunu tabi ki de bilemiyorlar. Şansa sallıyorlar. Yukarıdaki öfkeli adam deneyinde olduğu gibi, çıplak kadın resmini de bilinçli olarak göremiyorlar. Zira diğer gözlerine hareketli bir resim verilmektedir ve tüm dikkâtlerini oraya vermişlerdir.

Fakat bu sefer bir fark vardır.

Deneyi yapan araştırmacılar, erkeklerin çıplak kadın resmine baktıkları sürede davranışlarının farklı olduğunu not alıyorlar. Kadınlara ise aynı deney, çıplak bir erkek resmi gösterilerek uygulandığında, kadınlar da bilinçli olarak görmemelerine rağmen çıplak erkek resmine daha çok ilgi duyuyorlar. Eşcinseller ise kendi hemcinslerinin çıplak resimlerine daha fazla ilgi duyuyorlar.

Peki bunu nasıl ispatlıyor araştırmacılar?

Bir erkeğe çıplak bir erkek fotoğrafı gösterdiklerinde, bu onun ilgisini çekmiyor (eğer gay değilse).

Bir kadına çıplak bir kadın fotoğrafı gösterdiklerinde, bu da onun ilgisini çekmiyor (eğer lezbiyen değilse).

Yani insanlar, sadece ilgi duydukları cinsin çıplak pozlarına karşı tepki veriyorlar. Üstelik bilinçli olarak bu çıplak insan fotoğraflarını görmemelerine rağmen (sağda mı solda mı olduklarını dahi bilemiyorlar), bilinçaltları tamamen bu erotik pozlara odaklanmış oluyor.

Bu bana kalırsa çok ama çok önemli bir deneydir. Zira bu deney, bizim bilinçli olarak fark etmediğimiz cinsellik içerikli sübliminal mesajların da, bilinçaltımız tarafından büyük bir önemle değerlendirildiğinin ve biz farkında olmasak da bunu davranışlarımıza yansıttığımızın önemli bir ispatıdır.


Şimdi, buraya kadar verdiğim örnekler için "ticari amaçlı" demiştim hatırlarsanız. Esasen size göstermek istediklerim bu noktadan itibaren başlayacak, zira birazdan göreceğiniz sübliminal mesaj örnekleri "maddi kaygı" ile açıklanamayacak şeyler. Yazının buradan sonrası yüksek dozda orospu çocukluğu içermektedir, eğer canınız sıkılacaksa okumayın, bunu da ciddi söylüyorum.

Disney'den ve bazı çizgi filmlerden başlayalım.

The Rescuers adlı Disney çizgi filminin 38. dakikasında şöyle görüntüler yer almakta:Evet üstsüz kadın resimlerini döşemişler arkaya. Ardından Disney şikâyetler üzerine 1999 yılında bu filmin video kasetlerini geri çekmek zorunda kaldı.

2002-2003 yıllarında yayınlanan Clone High adlı çizgi filmin 9. bölümünde ise işin biraz bokunu çıkartmışlar. Şöyle ki:



Sigara dumanının bıraktığı izi gördün mü kaynatasız:



Sigara dumanıyla halka yapabileni gördüm de, sex yazabileni görmemiştim amına koyim. Kendi gözleriyle görmek isteyen şu video'yu 5:17'den itibaren seyredebilir, benim adım michael sikkofield, ben adamı belgelerle sikerim.

1988'de yayınlanan Who Framed Roger Rabbit adlı animasyonda ise şöyle bir sahne yer almakta:



Eee ne var ki bunda? Hiçbir şey belli olmuyor ki? O halde şimdi bu sahneyi izleyen bebenin bilinçaltına verilmek istenen karelere bakalım:


Normal çekimde seyredince fark edilmiyordu di mi? Zaten fark edilmemesi için yapıldı.

Kadının eteğinin yırtmacının kıvrımına kadar detay atlamayan yapımcılar, nedense kadına bir don giydirmeyi unutmuşlar. (video link'i)

İşin daha komiği ise bu sahneler için "ne var canım, animasyonu hazırlayanların canı sıkılmış işte, biraz eğlenmek istemişler" şeklinde savunma yapan gerizekâlı bir kitle mevcut dünyada. Senin ben o iyimserliğini ta götünden sikeyim gerizekalı orospu çocuğu.

Devam edelim, maalesef çok örnek var bununla ilgili. Hepsi birden "kaza" olamayacak kadar çok örnek hem de. Ve unutmayın ki, bunlar çocuklara hitap eden çizgi filmlerde dönen olaylar.

Gelelim şu meşhur Aslan Kral filmine. Filmden bir sahne:



Yine işin komiği, bu olay tepki topluyor ve ardından Disney şu açıklamayı yapıyor: "Orada SFX yazıyor, SFX özel efektleri sembolize eden bir kısaltmadır ve animasyon ekibimiz de o sahneye SFX yazarak sadece bir imza attılar".

Peki.

Sizleri F harfiyle tekrardan başbaşa bırakıyorum:

F di mi bu?

Teşekkürler Şükran.

Şu video'da da psikopat bir abi Disney'i arıyor ve kendisine de bir Disney çalışanı telefonda aynı cevabı veriyor, yani orada SFX yazdığını, bunun bir imza olduğunu söylüyor. Eşek sikiyorlar resmen. Elbette o telefondaki Disney çalışanının bir suçu yok, fakat üstleri tarafından ne cevap vermesi gerektiği kendisine iyi bir şekilde öğretilmiş.

Valla ben sizleri kendi aklınız ve sağduyunuzla başbaşa bırakıyorum. Gördüklerinize mi inanacaksınız, yoksa size söylenenlere mi, bunun kararını siz vereceksiniz.

Yine Aslan Kral'dan devam edelim. Bu da Aslan Kral'ın afişi:

Masumane gözükse de yine profesyonelce yapılmış bir iş. Şöyle ki:



2006 yılında yayınlanan çocuk animasyonu Happy Feet'ten bir sahne bu da:


 Kare kare izleyecek olursak:





Vur Joker vur vur vur.


Vaklayarak boşaldım.


Eşek sikiyolar demiştim ama yanılmışım, penguen de sikiyolarmış.

Kül Kedisi Cinderella'dan bir sahne:


Yine bir Disney filmi olan Little Mermaid'den (şu meşhur denizkızı) bir sahne. (video link'i bu)


Disney bu duruma da bir kılıf uydurmuş ve onun sadece adamın diz kapakları olduğunu söylemiştir. E evet zaten bir sonraki sahnede o sarkan şeyin adamın diz kapağı olduğunu görüyoruz, fakat sübliminal mesaj dediğimiz yöntem zaten böyle işler. Bazen bir gölgeyi, bazen bir ekmeği, bazen bir suratı penis şeklinde yedirirsin insanlara.

He bu arada Disney daha sonra gelen tepkiler üzerine, piyasaya sürdüğü Mermaid CD'lerinde bu sarkan aleti kaldırdı.

Bu ise aynı filmin afişi, net görebilmeniz için zoom yapıyorum:

Yarak afedersin.

Ve yine aynı çizgi filmden bir başka kare:


Bu da bir Rapunzel hikâyesinin anlatıldığı Disney filmi Tangled'ın afişi:
Durumu aymayanlar için aşağıda altyazı var.


Hatta aşağıda bir tane daha var.
Hep müteahhit Fikri'nin orospu çocukluğu bunlar.

Hey Arnold adlı Nickelodeon çizgi filminden bir karakter:

Sanırım emminin kafa şeklindeki tuhaflığı izah etmeme gerek yok.

Bu video'da da Tiger Mask isimli çizgi filmdeki Mr. No karakterinin tuhaflığını görebilirsiniz.

"Yarrak Hasan" dedikleri bu olsa gerek.

1992'de yayınlanan 2 Oscar'lı Aladdin filminden bazı kareler:



Anüs ve penis. Penis ve diken. Aşkım ve ben.

Biraz da çizgi romanlara bakalım, bu karelerin hepsi bir X-Men sayısından:

Deney mi yapıyorsunuz amına koduğumun çocukları bu ne böyle?
Superman'den bu da. Ayakkabının şekline ve konumuna bakın. Bunun şarkısı bile var hatta bilmiyor musunuz lan? Çcukken sahip olduğum kırmızı rugan ayakkabılar.
The Rifleman adlı çizgi roman serisinin bir kapağı bu da. Çocuğun tuttuğu kütük, kütüğün konumu, adamın bakışları. Hüseyin Üzmez detected. 
Horacio adlı çizgi roman. Son karedeki dağlara bakın, uzanmış çıplak bir kadın göreceksiniz.
Harry Potter and the Half Blood Prince'ten bir sahne. Duvardaki yazıyı okuyabiliyorsunuz sanırım.
Yine Harry Potter and the Half Blood Prince'ten bir sahne. Durumu aymayanlar için altyazı aşağıda.
Gazete sayfasındaki büyük harflerin sırasıyla P, O, R, N olması eminim ki bir tesadüf veya bir kazadır, her zaman olduğu gibi. Hatta bu karede tuhaf bir "tesadüf" daha var, şöyle ki:
Altını çizdiğim yerler sayfadaki en okunaklı kısımlar, eğer onları okursanız şu metni elde edeceksiniz: "The Prophet says porn" (peygamber diyor ki: porno) 

1923-1925 yıllarında çekilen 7'şer dakikalık Alice serilerinden sahneler izleyeceksiniz şimdi de. Bu kız ne yapıyor ola ki böyle?





Bunu izah etmeye gerek yok zaten.

Bu karede ise üzerinde açıkça "sexy" yazmakta. Aynı film serisi için çok fazla "tesadüf".
Alice Harikalar Diyarında zaten mushroom kafası yaşayan bir kızın serüvenlerini anlatır ve Monarch zihin kontrol programına da ilham vermiştir. Hatırlayacaksınız ki Eyes Wide Shut'ta Nicole Kidman'ın canlandırdığı karakter de Alice'ti ve o filmdeki isimler bizzat Kubrick tarafından atanmıştı. Alice in Wonderland ve Wizard of Oz başka bir yazının konusu olacaktır Allah ömür verirse, ama ne zamana olur bilemem ehehe.

Bilgisayar oyunlarından da sadece birkaç örnek vereceğim:



Meşhur Atari oyunu Street Fighter'dan inciler.


Sex yine orada.

Neyse, şimdi az mola veriyoruz kaynatasızlar.

Mesela bir Coca Cola reklamında cinsellik içerikli sübliminal mesajlar kullanılmasını anlarım, cinsellik satar diyoruz sabahtan beri di mi? Her ne kadar ben bunu da etik olarak doğru bulmasam da, yine de sineye çekebilirim, eyvallah diyebilirim. Hedef kitlen yetişkinlerdir, böyle kurnazlıklar ve afacanlıklar yapabilirsin reklamlarında derim. Bak hoşgörülü adamım amına koyim.

Peki şimdi bana şunu açıklayın o halde, lütfen bak rica ediyorum şuna bir izah getirin. İzleyici kitlesi çoğunlukla çocuklar olan bu çizgi film, film ve çizgi romanlardaki örneklerin amacı nedir?

Ne işi var yarrağın bir çizgi filmin içinde? Ne işi var çıplak kadın fotoğrafının bir çizgi filmin içinde? Ne işi var bu seks emirlerinin çizgi filmin içinde?

Lütfen açıklayın. Lütfen bak, bunları bana açıklayın, ben de "lan ne mal adammışım, oh be" diyeyim ve tasımı tarağımı toplayıp siktir olup gideyim buradan.

Size gösterdiğim bu örneklerden birkaçı gerçekten de "kaza" olabilir, birkaçı da tesadüfen öyle denk gelmiş olabilir. Bak bunu öyle lafın gelişi söylemiyorum, gerçekten de tüm samimiyetimle tesadüf olabilir birkaç tanesi diyorum. Peki ya diğerleri? Hepsi mi "öylesine denk geldi" amına koyim lan? Eğer bunların tamamının tesadüf olduğunu söyleyen birisi varsa, kendisinin bile inanmadığı bir yalan söylüyordur. Her boku "ben bilirim" tribinde ortalıkta dolaşan sığırdan bol ne var piyasada? Beyni Yalova kadar, egosu Rusya Federasyonu kadar olan katıksız orospu çocukları sizi.

Paraya, sekse ve güce tapan sığır bir jenerasyon yetiştirmek için yapılan başarılı uygulamalardır bunlar. Elbetteki bunu çizgi filmlere ekledikleri bir subliminal mesaj ile başardılar demiyorum, fakat bunlar büyük puzzle'ın ufak bir parçası sadece.

Kaynatasızlar daha elimde çok örnek var çizgi filmlerle ilgili fakat hem bu kadarını yeterli bulduğumdan, hem de "yok lan saçmalama" demeyin diye onları koymuyorum buraya. Zira bir objeyi, geniş bir kompozisyonun içinde kaybetmek çok kolaydır ve dikkatli gözlerle baksanız bile neye baktığınızı anlamazsınız. Hatta fark etmiş olsanız bile, bunu diğer insanlara ispatlamanız zordur. Örneğin:

Size bu resimde çıplak bir kadının belden aşağısı var desem bana "siktir lan" dersiniz muhtemelen. Oysaki bu resmi çizen hınzır eleman ilk başta şunu çizmişti
Kapiş? 
Veya ilk başta bunu çizip daha sonra bu penisi resmin içerisinde kaybedebilirsiniz de. Şöyle ki:


Var mı burada penis görebilen? Veya ben size resmin ilk çizim aşamasını göstermeden, sadece bu karedeki penisi göstersem ve "işte sübliminal mesaj" desem, bana ne kadar inanırdınız? Ne kadar ciddiye alırdınız?


Muhtemelen Hey Arnold'daki bu karakter de aynı yöntemle çizildi. Tabi bu nispeten bariz bir örnek.
Veya Disney'e ait olan bu görüntüdeki hand-job da aynı şekilde.

Ben eminim ki üşenmeden çizgi filmin arka planına çıplak kadın fotoğrafı yapıştıran ve yazının devamında göreceğiniz üzere çok daha fenalarını da yapanlar, bu yöntemleri de kullanıyorlar. Fakat piyasadaki tüm çizgi filmlerin çizim aşamalarına ulaşmamız gibi bir şey söz konusu değil. Zaten öyle bir imkânım olsaydı bile böyle boş bir işle uğraşarak vakit kaybetmezdim. Veya sırf bu yöntem değil, gelişen teknoloji ile bu sübliminal mesajları çok daha farklı şekillerde de yedirebilirler artık. Misal 3d bir animasyonda nasıl harikalar yaratabileceklerini siz düşünün. Veya bilinçli olarak işitemeyeceğiniz sesler ve frekanslar ile size ne gibi mesajlar verebileceklerini... Bilemem orasını artık. Fakat bu sektörün ve medyanın kimlerin elinde olduğunu unutmayın. Sırf benim 11 Eylül'le ilgili yazılarımı okuduysanız ve September Clues'u da izlediyseniz, zaten medyanın kimlerin elinde olduğunu ve insanların nasıl aptal yerine koyulduğunu da biliyorsunuz demektir.  Onları yapan, bunları da yapar, inanması güç değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder