Başbakan Erdoğan’ın Yol oradan geçecekse o camiyi yıkarım sözleri, 1950-1960 yılları arasında Başbakanlık görevini üstlenen Adnan Menderes’in İstanbul’a yol açacağım diyerek 54 camiyi yıkmasını hatırlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP grup toplantısında yaptığı konuşma bizleri bir hayli geriye, geçmişe götürdü. Ne demişti Başbakan Erdoğan, gelin bir kere onu hatırlayalım: Yol medeniyettir. Ama medeni olmayanlar yolun kıymetini anlamazlar. Önünde cami bile olsa, yol oradan geçecekse o camiyi yıkar, o camiyi gider başka yerde inşa ederiz! Erdoğan’ın bu sözlerinin benzerini 1950-1960 yıllarının Başbakanı Adnan Menderes şu şekilde söylüyordu: Kentin imar gerekliliğini açıklarken, günün her saatinde tıkanarak büyük zaman kaybına yol açan Aksaray, Beyazıt, Eminönü, Karaköy, Tophane ve Taksim gibi düğüm yerlerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini, bu meydanları birbirine bağlayan ve kentin omurgasını oluşturan caddelerin iyileştirileceğini, Topkapı’dan Boğaz’a kadar kentin her mahallesinin aynı mükemmellikteki caddelerle birbirine bağlanacağını.
Dönemin Başbakanı Menderes söylediğini de yapmıştı. 1955-1957 yılları arasında sadece İstanbul’da 54 tane cami yol açma ve değişik imar faaliyetleri sebebiyle yıkıldı. Başbakan Adnan Menderes; İstanbul’da Tophane, Karaköy, Fatih, Eminönü, Beşiktaş’ta cami katliamı yapılması talimatını gözünü kırpmadan vermişti. Bu katliamı tasarlayabilmek için de sanki Türkiye’de mimar yokmuş gibi yurt dışından getirilen Fransız Mimar Henry Prost kullanılacaktı. Bu yıkım furyasından; hemen hepsi birer sanat eseri olan camiler, mescitler, türbeler, imarethaneler, medreseler nasibini alacaktı. Bu kıyıma Üstad Mehmet Şevket Eygi bile seyirci kalamamıştı. Eygi, Cami Kıyımı adlı kitabında, Cami kıyımı 1950-60 arasında da devam ederek yol açma bahanesiyle nice tarihi caminin temellerine kadar yıkılmasına sebep oldu demişti. Bu konuda yazı yazan, söz söyleyen, eser veren sadece Mehmet Şevket Eygi değildi. Reşat Ekrem Koçu, Sinan Meydan, Mustafa Mutlu, Prof. Dr. Semavi Eyice, Prof. Dr. İlber Ortaylı bu konuda yazı yazan, söz söyleyen birkaç isimdi. Adnan Menderes 1957 yılında İstanbul’da imar çalışmalarına ağırlık verdi. Bu proje kapsamında toplam 10 bin ev istimlak edildi. Amacı; İstanbul’u batılı-modern bir kent haline getirmekti. Ancak İstanbul’u batılı bir kent haline getirirken, manevi güç depoları sayabileceğimiz birçok tarihi eseri yerle bir etti.
Kamulaştırılan ve yıktırılan yapıların sayısı, aralarında çok sayıda tarihi eser de bulunmak üzere 7.289’u buluyordu. Bu yıkım hareketi için valiliğin, belediyenin, hatta kentteki İstihkám Taburu’nun bütün olanakları seferber edildi. Ancak istimlaklerin, bir oldu bitti havası içinde yapılması, yolun önüne çıkan her şeyin ne olduğuna bakılmaksızın yıkılıp yok edilmesi, istimlak bedellerinin düşük tutulması ve binlerce kişinin alacakları için aylarca beklemek zorunda kalması büyük bir toplumsal yaraya dönüşecek, üst üste ah alınacaktı. Aksaray civarında ’istimlak muhacirleri adı verilen evsiz barksız bir kitle meydana gelmişti. Bu toplumsal sıkıntılar, 27 Mayıs’tan sonra Yüksek Adalet Divanı’nda hem Başbakan Menderes’in, hem de onun döneminde görev yapan beş belediye başkanının idam istemiyle yargılanmasına neden olacaktı. Adnan Menderes döneminde yıktırılan camileri tek tek belirleyebilmek çok zor. Bunu belirleyebilmek için Vakıflar’da geniş bir çalışma yapılması gerekiyor. Ancak bazılarının adlarını şöyle sıralayabiliriz:
1465 tarihinde inşa edilmiş olan tarihi Murat Paşa Camii (Bir bölümü), Vatan Caddesi yapılırken 1957’de yıkıldı.
Pertevniyal Lisesi yakınlarında bulunan Tarihi Oruç Gazi Camii, 1956 yılında yol yapım çalışmaları sırasında yıktırıldı.
Yenikapı yakınlarında 1479 tarihli Çakır Ağa Camii, yol yapım çalışmaları nedeniyle 1958’de yıkıldı.
Aksaray’da Vatan Caddesi’nin başlangıcındaki Fatih döneminden kalma Camcılar Camii ve çeşmeleri, 1957 yılında yol yapım çalışmaları nedeniyle yıkıldı.
Aksaray’da 1555 yapımı Kazasker Abdurrahman Camii 1957’de yol yapım çalışmaları nedeniyle yıkıldı.
Karaköy Kabataş arasında bugünkü Mimar Sinan Üniveristesi’nin tam karşısındaki Salıpazarı Süheyl Bey Camii 1957’de yol yapım çalışmaları sırasında yıkıldı.
Karaköy Kabataş arasındaki 1878-1879 yapımı, özgün mimariye sahip nadide bir eser olan Karaköy Mescidi, 1958’de yol yapım çalışmaları sırasında yıkıldı.
Karaköy Kabataş arasındaki 2.Mahmud döneminden kalma, 1826 yapımı tarihi Nusretiye Camii ve sebili 1958’de yol yapımı sırasında tahrip edildi.
Karaköy Kabataş arasındaki Mimar Sinan eserlerinden, Kılıç Ali Paşa Camii ve müştemilatı 1958’de yol yapım çalışmaları sırasında tahrip edildi. Yol yapılırken yıkılanlar bunlarla sınırlı değil elbette. Bakın daha neler var.
Hoca Sinan tarafından yaptırılan Azepler Mescidi Fatih’li yıllardan kalmadır ama hamamı ile birlikte yola katılır.
Kanuni devri hatırası Tüfenkhane Mescidi üç kuruşa satılır.
Saraçhane Mescidi’nin üzerinde ise şu an resmi daireler vardır.
Zeytinciler Mescidi 1957’de yok edilir.
Unkapanı’ndaki Voynuk Şücaeddin Camii’nin yıkım emrini kimin verdiği hiç anlaşılamaz. Hazire bile darma duman edilir, İstanbul’un ilk Belediye Başkanı Hızır Bey’in mezarı ortada kalır. Arsalar tekrar camileştirilemesin diye hızla betonlaştırılır ki bu alanda İMÇ blokları yayılır
Mimar Ayas Mescidi (Saraçhane Mescidi) ise 1953’te toprak olur.
1953’teki yıkımdan Karagöz Mescidi de nasibini alır. Yıkılanlar sadece cami ve mescidler değildir. Hanlar, hamamlar ve de çeşmelerden katliamdan kurtulamaz. İşte onlardan da birkaçı: 2. Abdülhamid Çeşmesi; 1319 yılında İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya yaptırıldı. Mermerden oluşan bu çeşme, Osmanlı mimarisinin barok usulü mimarisinin terk edildiği dönemde yaptırılmış olsa da önünde bulunan Nusretiye Cami’ne uyum sağlaması açısından bu üslupla tasarlandı.
Sultan Bayazıd devrinde inşa edilen Karabaş Hamamı ise, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun muhafaza kararına rağmen yıktırılır.
Emin Ağa Sebili ve Çeşmesi; Dolmabahçe Camii karşısında yer alan bu yapı da 1957 yılında yol yapım çalışmaları sonucu yıkıldı. 1964 yılında ise yerine monte edildiyse de eskisi gibi pek bir anlamı kalmadı.
Yıkılmış olan camiler ve ecdat eserlerinin İnönü zamanında, tek parti oligarşisi devrinde yok edildiği bilinir. Ancak Adnan Menderes’in 1950 ile 1960 yılları arasındaki demokrat iktidarı devrinde de hayli tarihî eser kıyımı yapıldı. Karaköy meydanındaki, Sultan Abdülhamid Han’ın Sermimarı İtalyan Raimondo D’Aranco’nun projesini çizdiği art nouveau stilindeki güzelim cami de kör kazmaya kurban gidenler arasındadır. O cami yıkılırken, doğan tepkileri yumuşatmak amacıyla taşlarını numaralayıp, Burgaz adasına götürüp, camiyi aynen orada kuracağız denmişti. Sonra numaralı yapı taşları da yok ettiler. İddiaya göre camiden kalanları yükledikleri mavna Marmara’da çıkan fırtınada batmıştı.
Şöyle diyor İlber Ortaylı: “Falan mahallelerdeki camilerin depo yapıldığı söyleniyor ama Menderes’in imar çalışmaları sırasında rölöveleri ve albümleri bile çıkarılmadan tarihe gömülen Mimar Sinan mescitlerinden, Beyazıt’ta yıkılan Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii ve Medresesi’nden bahseden Müslüman yok. Topkapı’daki Kara Ahmet Paşa’nın Mimar Sinan eseri zarif sebilinden (ki bence istisnai bir Rönesans tipi fontanaydı, inşaat makineleriyle yıkılışını gözümle gördüm) bahseden Müslüman da yok. Bu memleketin tahribi şu veya bu grubun işi değildir. Yaptığımız toptan bir kepazeliktir”.
AKP iktidarının sadece yol için cami yıkmadığı, AVM’ler için de cami yıktığı belirlendi. Türkiye’de bazı illerde alışveriş merkezlerini çalıştıran ve aynı alışveriş merkezini Malatya’da kurmak için eski hal binasının bulunduğu alan içindeki cami ve sosyal tesisleri 52 milyon 500 bin TL’ye satın alan Hollanda kökenli bir şirket, alandaki inşaat çalışmaları kapsamında Hal Camii’ni yıktı. Çevredeki vatandaşlar Nisan ayındaki yıkıma tepki gösterirken, yıkılan Hal Camii’nin 12 yıllık imamı Recep Gök, yaşanan durumdan dolayı çok üzüldüğünü ve 20 günden beri uyuyamadığını ifade etti.
Araştırmacı Tarihçi Cezmi Yurtsever, İstanbul’da yıkılan ve satılan 113 cami ve mescidin ibadete kapandığını bildirdi. Yurtsever, 2009 yılı içinde tarihi araştırmalar yapmak üzere İstanbul’da, Süleymaniye Kütüphanesi’nde çalışırken Eminönü Camileri adlı İstanbul Müftülüğü’nün 1987 yılında yayınladığı kitabı bulduğunu ve kitabın sayfaları arasında Eminönü ilçesinde faal olmayan camiler in isimlerini gösterir bir liste ve camilerin bulunduğu yerin haritasını gördüğünü belirtti. Yurtsever, Sultanahmet Camisi’nin yanı başında ve Kadırga-Kumkapı arasındaki ara caddelerde çok sayıda cami ve mescidin harabelerine yıkılmış minarelerini gördüm. Kadırga yokuşunda bulunan Helvacıbaşı Mescidi’nin kapalı giriş kapısından içeri baktığımda yıkılmış minaresini gördüğümde yüreğim titredi.
(Timuçin Mert)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder